Av

Stok Kodu:
9786050946826
Boyut:
13.00x19.00
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9786050946826
618703
Av
Av
20.00

Yurdagül Şahin'in hikayeleri günlük hayatımızın içinden yola çıkıp doğaüstünün tekinsiz dehlizlerine dalıyor. Bir toplantı salonunda, bir asansörde, bir üniversitede, gelecekte bir ülkede ya da en güzel anıların saklı olduğu bir evde başlıyor, sonra gerçeklik eğiliyor , bükülüyor, sınırsız dünyalara , kasvetli korkulu karanlıklara dönüşüyor. Görünenin altındaki görünmeyene, söylenenin ardındaki söylenmeyene , felsefi derinliklere evriliyor cümleler. Derin edebi anlamlara açılıyor sayfalar.

‘' Kaçmak, kurtulmak istiyorum bu işkenceden. Ne yapsam işe yaramıyor. Yeryüzü, anahtarı onda olan koca bir hapishane ; görünmemek için ağaç altlarına , ev diplerine siniyor, caddelerden koşarak geçiyorum. Tüm sokakları, ağaç altlarını , en kuytu köşeleri bile görüyor. Eve girmesin diye kapıları kilitliyorum. Soluk soluğa arka odalara kaçıyorum, nereye saklansam beni buluyor, duvarlar bile fayda etmiyor. Gece aya dönüşüyor , gündüz güneşe , hiç kaybolmayan göz hep üzerimde. Bazen bir bakıyorum küçülmüş girmiş içime, ince bir sızı, içimi burkan, kanırtan bir bıçak gibi sinsice oradan bakıyor bana.

İşte o zaman dehşete kapılıyorum, damarlarımdaki kan donuyor, akmıyor. Bir ceset gibi soğuyor bedenim. Soğudukça küçülüyor, küçülüyorum.''

Yurdagül Şahin'in hikayeleri günlük hayatımızın içinden yola çıkıp doğaüstünün tekinsiz dehlizlerine dalıyor. Bir toplantı salonunda, bir asansörde, bir üniversitede, gelecekte bir ülkede ya da en güzel anıların saklı olduğu bir evde başlıyor, sonra gerçeklik eğiliyor , bükülüyor, sınırsız dünyalara , kasvetli korkulu karanlıklara dönüşüyor. Görünenin altındaki görünmeyene, söylenenin ardındaki söylenmeyene , felsefi derinliklere evriliyor cümleler. Derin edebi anlamlara açılıyor sayfalar.

‘' Kaçmak, kurtulmak istiyorum bu işkenceden. Ne yapsam işe yaramıyor. Yeryüzü, anahtarı onda olan koca bir hapishane ; görünmemek için ağaç altlarına , ev diplerine siniyor, caddelerden koşarak geçiyorum. Tüm sokakları, ağaç altlarını , en kuytu köşeleri bile görüyor. Eve girmesin diye kapıları kilitliyorum. Soluk soluğa arka odalara kaçıyorum, nereye saklansam beni buluyor, duvarlar bile fayda etmiyor. Gece aya dönüşüyor , gündüz güneşe , hiç kaybolmayan göz hep üzerimde. Bazen bir bakıyorum küçülmüş girmiş içime, ince bir sızı, içimi burkan, kanırtan bir bıçak gibi sinsice oradan bakıyor bana.

İşte o zaman dehşete kapılıyorum, damarlarımdaki kan donuyor, akmıyor. Bir ceset gibi soğuyor bedenim. Soğudukça küçülüyor, küçülüyorum.''

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat