İstanbul'da Bir İngiliz Tercümanın Hatıraları 1899-1922 Abdülhamit Devrinden Mustafa Kemal'e Kadar

Stok Kodu:
9786055160180
Boyut:
13.50x21.50
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786055160180
553795
İstanbul'da Bir İngiliz Tercümanın Hatıraları
İstanbul'da Bir İngiliz Tercümanın Hatıraları 1899-1922 Abdülhamit Devrinden Mustafa Kemal'e Kadar
13.00

Osmanlı Devleti'nin son yıllarında yaşadığı büyük sıkıntılarının en önemli sebebi Doğru Sorunu diye tarif edilen oryantalist kurgudur. Bu durum süreç içinde kurguluktan da çıkarak fiiliyata döküldü. Devletin varlığı ise bir takım uluslararası dengelere görü sürdürüldü.

1876'da II. Abdülhamit'in tahta çıkışı ve I. Meşrutiyet'in ilanı ise ülkede yeni bir sürecin adı oldu. Bir taraftan ülkenin ihtiyacı olan sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik reformlar hayata geçirilmeye çalışılırken diğer taraftan yarı-sömürge bir hal almış olan ekonomik ve siyasi problemler aşılmaya çalışıldı. Ancak bu durum hiç de öyle sanıldığı gibi kolay olmadı. Özellikle Osmanlı azınlıkları arasında milliyetçilik hareketlerinin depreşmesi karşısında Büyük Emperyal Devletlerin koruyucu politikaları çok dikkat çekici bir aşamaya geldi. Bunların arasında Rusya ve İngiltere'nin Osmanlı'ya karşı sergiledikleri politikaları uzun yıllar sonra ilk kez bir noktada kesişmişti.

Oysaki İngiltere önceki dönemlerde Osmanlı Devleti'nin uluslararası sisteme dahil edilmesini destekliyordu. Şimdi ise dış politikasında yeni bir eksen sözkonusu idi. İngiltere, Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumu kontrolüne almak için ağırlığı koyarak ortamdan istifade yolları aradı. İngiltere bu durumdan istifade edebilmek için birçok siyasi argümanı kullanma yoluna gitti. Özellikle azınlıkları politik özne olarak kabul eden İngiltere, bu beklentilerini gerçekleştirmek için oryantalist yöntemlere öncelik verdi. O halde nedir bu öncelik? Kanaatimize göre bu her konuda doğru bilgi ve doğru iletişimdi.

Büyük devlet olmakta bunu gerekli kılıyordu. İngiltere, Osmanlı ülkesine nüfuz edebilmek için her alanda uzmanlaşmış ve yöresel diller bilen elemanlar göndermesi gerektiğini iyi biliyordu. Bir taraftan bu elemanlarla ülkede nüfuz alanları oluştururken diğer taraftan da Osmanlı Sarayı ve Hükümetiyle yakın temas kurabilecek yetenekli elemanlarını İstanbul'a göndermekteydi. İşte esere konu olan Sir Andrews Ryan'da bu isimlerden biriydi.

Osmanlı Devleti'nin son yıllarında yaşadığı büyük sıkıntılarının en önemli sebebi Doğru Sorunu diye tarif edilen oryantalist kurgudur. Bu durum süreç içinde kurguluktan da çıkarak fiiliyata döküldü. Devletin varlığı ise bir takım uluslararası dengelere görü sürdürüldü.

1876'da II. Abdülhamit'in tahta çıkışı ve I. Meşrutiyet'in ilanı ise ülkede yeni bir sürecin adı oldu. Bir taraftan ülkenin ihtiyacı olan sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik reformlar hayata geçirilmeye çalışılırken diğer taraftan yarı-sömürge bir hal almış olan ekonomik ve siyasi problemler aşılmaya çalışıldı. Ancak bu durum hiç de öyle sanıldığı gibi kolay olmadı. Özellikle Osmanlı azınlıkları arasında milliyetçilik hareketlerinin depreşmesi karşısında Büyük Emperyal Devletlerin koruyucu politikaları çok dikkat çekici bir aşamaya geldi. Bunların arasında Rusya ve İngiltere'nin Osmanlı'ya karşı sergiledikleri politikaları uzun yıllar sonra ilk kez bir noktada kesişmişti.

Oysaki İngiltere önceki dönemlerde Osmanlı Devleti'nin uluslararası sisteme dahil edilmesini destekliyordu. Şimdi ise dış politikasında yeni bir eksen sözkonusu idi. İngiltere, Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumu kontrolüne almak için ağırlığı koyarak ortamdan istifade yolları aradı. İngiltere bu durumdan istifade edebilmek için birçok siyasi argümanı kullanma yoluna gitti. Özellikle azınlıkları politik özne olarak kabul eden İngiltere, bu beklentilerini gerçekleştirmek için oryantalist yöntemlere öncelik verdi. O halde nedir bu öncelik? Kanaatimize göre bu her konuda doğru bilgi ve doğru iletişimdi.

Büyük devlet olmakta bunu gerekli kılıyordu. İngiltere, Osmanlı ülkesine nüfuz edebilmek için her alanda uzmanlaşmış ve yöresel diller bilen elemanlar göndermesi gerektiğini iyi biliyordu. Bir taraftan bu elemanlarla ülkede nüfuz alanları oluştururken diğer taraftan da Osmanlı Sarayı ve Hükümetiyle yakın temas kurabilecek yetenekli elemanlarını İstanbul'a göndermekteydi. İşte esere konu olan Sir Andrews Ryan'da bu isimlerden biriydi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat