Konstantin'in Halefleri İstanbul Rumları

Stok Kodu:
9786054959402
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
152
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9786054959402
568964
Konstantin'in Halefleri İstanbul Rumları
Konstantin'in Halefleri İstanbul Rumları
16.50

Kadim Konstantiniyye'den bir yaşam öyküsüdür. Asırların düğüm düğüm eklenerek dün ile bugün arasında her daim iz bırakmışların sesi izidir. Altınboynuz manzaralı saraylarda dünyayı yönetmiş olan Bizans imparator ve imparatoriçelerinin aynı lisanı konuşmuş halkının aynasıdır. Roma'nın ve Osmanlı'nın tebaası Rumlar. Konstantin'in halefleri iken, Karadeniz'in ve İstanbul'un Rumları haline gelenlerin, terk edenlerin ya da terk ettirilenlerin nasıl bu duruma düştüklerinin trajik hikayesidir bu. Ortak İmparatorluk rüyasının kabusa dönüşünün Rum dilinden anlatımıdır bu.

Bu coğrafyaya ad verip her metrekare de iz bırakıp yurdundan uzaklaşmanın acısını yaşayanların hasretidir bu okunanlar. Onlar suda balık gibi kayıklara doluşup gidenlerdir ve onlarla beraber karşı kıyıdan gönderilen Gülcemal vapuruna binen gözleri görenlerdir. Öyle tarifi mümkün olmayan acılar yaşadılar ki, kaçmak göçmek bile bazen yeterli olmadı. Ölmek gerekirdi... Sürgünler, 6-7 Eylül yağmalamaları; yürek dağlayan vatan hasretleri, toprak kokusu, çocukluk anıları, arkadaşları, benzer şekilde kendi toprağında yabancı olmak.

Rembetiko'nun Anadolu makamlı hasret şarkılarının yazıya dönüşümüdür bu kitap. Her daim çocukluk anılarında sabah ezanı tınısında ve çan sesi temposunda yaşanmış zeytin ağaçları altında uzun beyaz örtülü masalardaki güzellemelerin aziz hatıratıdır.

“Biz yaşadık siz yaşamayın... Halkları yok sayan kapıyı kapatın, yoksa yarın çıkacak olan yüreğiniz olmasın” diyenlerin sesine kulak verelim... Almanya'da, İstanbul'un büyülü kokusuyla yaşamını sürdüren bu yaşlı çınarın tarihe tanıklık etmiş; uzun mektubudur. Dallanıp budaklandı ve çınarın kökleri çok derinlerde kaldı. Gövdesine onca kuş kondu geldi ve geçti. Düzen göç devridir. Geriye kalan ruha sinen hatıralar. Dokunun bu çınara ve kulak verin, derinlerden size fısıldadığı hatıralara. Evet bu bir hatıra sahnesidir. Çınar gövdesinde bir müştemilattır mekanımız. Sahnede bir Rum. Anlatadursun olup bitenleri siz
dinleyin. Evvel zaman içinde Konstantiniyye'de…

Kadim Konstantiniyye'den bir yaşam öyküsüdür. Asırların düğüm düğüm eklenerek dün ile bugün arasında her daim iz bırakmışların sesi izidir. Altınboynuz manzaralı saraylarda dünyayı yönetmiş olan Bizans imparator ve imparatoriçelerinin aynı lisanı konuşmuş halkının aynasıdır. Roma'nın ve Osmanlı'nın tebaası Rumlar. Konstantin'in halefleri iken, Karadeniz'in ve İstanbul'un Rumları haline gelenlerin, terk edenlerin ya da terk ettirilenlerin nasıl bu duruma düştüklerinin trajik hikayesidir bu. Ortak İmparatorluk rüyasının kabusa dönüşünün Rum dilinden anlatımıdır bu.

Bu coğrafyaya ad verip her metrekare de iz bırakıp yurdundan uzaklaşmanın acısını yaşayanların hasretidir bu okunanlar. Onlar suda balık gibi kayıklara doluşup gidenlerdir ve onlarla beraber karşı kıyıdan gönderilen Gülcemal vapuruna binen gözleri görenlerdir. Öyle tarifi mümkün olmayan acılar yaşadılar ki, kaçmak göçmek bile bazen yeterli olmadı. Ölmek gerekirdi... Sürgünler, 6-7 Eylül yağmalamaları; yürek dağlayan vatan hasretleri, toprak kokusu, çocukluk anıları, arkadaşları, benzer şekilde kendi toprağında yabancı olmak.

Rembetiko'nun Anadolu makamlı hasret şarkılarının yazıya dönüşümüdür bu kitap. Her daim çocukluk anılarında sabah ezanı tınısında ve çan sesi temposunda yaşanmış zeytin ağaçları altında uzun beyaz örtülü masalardaki güzellemelerin aziz hatıratıdır.

“Biz yaşadık siz yaşamayın... Halkları yok sayan kapıyı kapatın, yoksa yarın çıkacak olan yüreğiniz olmasın” diyenlerin sesine kulak verelim... Almanya'da, İstanbul'un büyülü kokusuyla yaşamını sürdüren bu yaşlı çınarın tarihe tanıklık etmiş; uzun mektubudur. Dallanıp budaklandı ve çınarın kökleri çok derinlerde kaldı. Gövdesine onca kuş kondu geldi ve geçti. Düzen göç devridir. Geriye kalan ruha sinen hatıralar. Dokunun bu çınara ve kulak verin, derinlerden size fısıldadığı hatıralara. Evet bu bir hatıra sahnesidir. Çınar gövdesinde bir müştemilattır mekanımız. Sahnede bir Rum. Anlatadursun olup bitenleri siz
dinleyin. Evvel zaman içinde Konstantiniyye'de…

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat