Kötülüğün Felsefesi

Stok Kodu:
9786056727191
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
294
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018
Çeviren:
Mehmet Hocaoğlu
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
78,90TL
9786056727191
633729
Kötülüğün Felsefesi
Kötülüğün Felsefesi
78.90

Filmlerde, siyasi demeçlerde ve haber bültenlerinde “kötülük” gündelik gerçekliğimizin parçası bir sözcük haline geldi. Yalnızlık, korku, özgürlük gibi kavramların felsefi ve tarihsel izini sürdüğü önceki eserleri övgüyle karşılanan yazar Lars Svendsen, Kötülüğün Felsefesi’nde, yaşanmış gerçek cinayet ve katliamlardan filmler ve romanlara, en büyük kötülük saydığı İkinci Dünya Savaşı ve Holocaust’a değin kötülük kavramını faillerin ve mağdurların bakış açısından etraflıca inceliyor. Yazar, düşünürler ve filozoflar eşliğinde güncelliğini koruyan bir sorunun peşine düşer: “Kötülük hakkında nasıl konuşacağız?”

Kötülükten bahsederken kullandığımız kelime dağarcığını yitirdik. Bu yüzden Kötülüğün Felsefesi, bu sorunun güncelliği etrafında kötülüğe ilişkin bireysel ve toplumsal deneyimleri düşünebilmenin ufkunu yeniden belirlemeye çalışırken, kötülüğü çağdaş yaşamın olağan bir yüzü olarak; ahlaki, politik ve en çok da pratik içerikleriyle birlikte ele alıyor.

Kötülük ahlaki bir mesele olmayı sürdürüyor ve kötü eylemler söz konusu olduğunda hepimiz bunların hem suçlusu hem de kurbanıyız. “Kötü olan normal olandır.” derken normalin ne olduğunu da belirtir Svendsen: “Dünyadaki tüm kötülüğün tek açıklaması biziz; az çok terbiye almış, saygın, normal insanlar.” O halde ahlaki bir sorun uygulamaya ilişkin talebi de beraberinde getirir. “Kötülük ne meşrulaştırılmalı ne de sözde açıklamalarla savuşturulmalıdır. Yapmamız gereken kötülükle mücadele etmektir.”

Filmlerde, siyasi demeçlerde ve haber bültenlerinde “kötülük” gündelik gerçekliğimizin parçası bir sözcük haline geldi. Yalnızlık, korku, özgürlük gibi kavramların felsefi ve tarihsel izini sürdüğü önceki eserleri övgüyle karşılanan yazar Lars Svendsen, Kötülüğün Felsefesi’nde, yaşanmış gerçek cinayet ve katliamlardan filmler ve romanlara, en büyük kötülük saydığı İkinci Dünya Savaşı ve Holocaust’a değin kötülük kavramını faillerin ve mağdurların bakış açısından etraflıca inceliyor. Yazar, düşünürler ve filozoflar eşliğinde güncelliğini koruyan bir sorunun peşine düşer: “Kötülük hakkında nasıl konuşacağız?”

Kötülükten bahsederken kullandığımız kelime dağarcığını yitirdik. Bu yüzden Kötülüğün Felsefesi, bu sorunun güncelliği etrafında kötülüğe ilişkin bireysel ve toplumsal deneyimleri düşünebilmenin ufkunu yeniden belirlemeye çalışırken, kötülüğü çağdaş yaşamın olağan bir yüzü olarak; ahlaki, politik ve en çok da pratik içerikleriyle birlikte ele alıyor.

Kötülük ahlaki bir mesele olmayı sürdürüyor ve kötü eylemler söz konusu olduğunda hepimiz bunların hem suçlusu hem de kurbanıyız. “Kötü olan normal olandır.” derken normalin ne olduğunu da belirtir Svendsen: “Dünyadaki tüm kötülüğün tek açıklaması biziz; az çok terbiye almış, saygın, normal insanlar.” O halde ahlaki bir sorun uygulamaya ilişkin talebi de beraberinde getirir. “Kötülük ne meşrulaştırılmalı ne de sözde açıklamalarla savuşturulmalıdır. Yapmamız gereken kötülükle mücadele etmektir.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat