Nasıl bir kitabın her bir harfi kendi nefsini ve kendi vücûdunu bir harf kadar gösterir ve bir vecihle kendi nefsine ve vücûduna delâlet eder, lâkin kâtibini on kelime ile tarif eder ve birkaç vecihle gösterir. Öyle de, şu kitab-ı kebîr-i âlemin her bir harfi kendi vücûduna cirmi kadar delâlet eder ve gösterir. Fakat Nakkâş-ı Ezelî ‘nin esmâsını bir kaside kadar tarif eder, gösterir. Demek hem kendini, hem bütün kâinatı inkâr eden bir ahmak, yine Sâni ‘in inkârına gitmemelidir. İnsanın vazife-i asliyesi; aczini ve fakrını ve kusurunu derk ederek ubûdiyetle ilân etmek... ve hâcâtının celbi için dua etmek... ve mevcudâtın tesbihatını görüp müşâhede ederek şehâdet etmek... ve nimetleri görüp tefekkür içinde şükretmek ve ibret içinde bakmaktır.
Nasıl bir kitabın her bir harfi kendi nefsini ve kendi vücûdunu bir harf kadar gösterir ve bir vecihle kendi nefsine ve vücûduna delâlet eder, lâkin kâtibini on kelime ile tarif eder ve birkaç vecihle gösterir. Öyle de, şu kitab-ı kebîr-i âlemin her bir harfi kendi vücûduna cirmi kadar delâlet eder ve gösterir. Fakat Nakkâş-ı Ezelî ‘nin esmâsını bir kaside kadar tarif eder, gösterir. Demek hem kendini, hem bütün kâinatı inkâr eden bir ahmak, yine Sâni ‘in inkârına gitmemelidir. İnsanın vazife-i asliyesi; aczini ve fakrını ve kusurunu derk ederek ubûdiyetle ilân etmek... ve hâcâtının celbi için dua etmek... ve mevcudâtın tesbihatını görüp müşâhede ederek şehâdet etmek... ve nimetleri görüp tefekkür içinde şükretmek ve ibret içinde bakmaktır.