Ölü Kelebeklerin Dansı

Stok Kodu:
9786055340568
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
154
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
6
Basım Tarihi:
2017-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786055340568
544171
Ölü Kelebeklerin Dansı
Ölü Kelebeklerin Dansı
16.50

“Ölümümün on altıncı gününde anılarımı yazmaya karar ver­dim ben.

Öldükten sonra karşılaştığım insanlar, anılar evinde gezin­menin bir ölüye hiçbir yarar sağlamayacağını söyledilerse de onlara inanmadım.

Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne ya­pabilirim?

Galiba artık yaşamıyorum. Şairin kelebeği gibi, düşümde kendimi bir ölü olarak mı görüyorum, yoksa uyandım da ölme­den önce yaşadıklarımın bir düş olduğunu mu fark ettim, bile­miyorum.

Ölüler yaşamaz! Hayatım boyunca kesinliğine güvendiğim biricik gerçek bilgiydi bu. Şimdi onu da yitirdim. Bana öldü­ğüm söyleniyor ama konuşabiliyorum. Artık hayatta olmadığım söyleniyor ama düşünebiliyorum, yazabiliyorum, sokaklara çı­kıp gezebiliyorum, dişlerimi fırçalayabiliyorum, ayakkabılarımı bağlayabiliyorum.

Bir de özel ölüm şoku var. Gerçekten özel! Ölüm anınızı unu­tuyorsunuz; nasıl öldüğünüz, ölürken neler hissettiğiniz aklınız­dan siliniyor. Normal bir ölü için pek bir anlam taşımıyor bu şok, ama benim gibi bir ölüyseniz, bir cinayete kurban gitmişseniz, o zaman düşünceleriniz altüst oluyor işte. Katilinizin yüzünü anımsamak için başınızı duvarlara vuruyorsunuz, merak denen şey uykularınızı çalıyor, herkesten kuşkulanıyorsunuz.”

Ölü Kelebeklerin Dansı, ölümünün on altıncı gününde anılarını yazmaya karar veren bir anti kahramının serüvenini anlatırken okuru bir düş dünyasının derin sularında gezdiriyor, ölümü ve yaşamı sorgulatıyor.

“Ölümümün on altıncı gününde anılarımı yazmaya karar ver­dim ben.

Öldükten sonra karşılaştığım insanlar, anılar evinde gezin­menin bir ölüye hiçbir yarar sağlamayacağını söyledilerse de onlara inanmadım.

Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne ya­pabilirim?

Galiba artık yaşamıyorum. Şairin kelebeği gibi, düşümde kendimi bir ölü olarak mı görüyorum, yoksa uyandım da ölme­den önce yaşadıklarımın bir düş olduğunu mu fark ettim, bile­miyorum.

Ölüler yaşamaz! Hayatım boyunca kesinliğine güvendiğim biricik gerçek bilgiydi bu. Şimdi onu da yitirdim. Bana öldü­ğüm söyleniyor ama konuşabiliyorum. Artık hayatta olmadığım söyleniyor ama düşünebiliyorum, yazabiliyorum, sokaklara çı­kıp gezebiliyorum, dişlerimi fırçalayabiliyorum, ayakkabılarımı bağlayabiliyorum.

Bir de özel ölüm şoku var. Gerçekten özel! Ölüm anınızı unu­tuyorsunuz; nasıl öldüğünüz, ölürken neler hissettiğiniz aklınız­dan siliniyor. Normal bir ölü için pek bir anlam taşımıyor bu şok, ama benim gibi bir ölüyseniz, bir cinayete kurban gitmişseniz, o zaman düşünceleriniz altüst oluyor işte. Katilinizin yüzünü anımsamak için başınızı duvarlara vuruyorsunuz, merak denen şey uykularınızı çalıyor, herkesten kuşkulanıyorsunuz.”

Ölü Kelebeklerin Dansı, ölümünün on altıncı gününde anılarını yazmaya karar veren bir anti kahramının serüvenini anlatırken okuru bir düş dünyasının derin sularında gezdiriyor, ölümü ve yaşamı sorgulatıyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat