Ölü Zaman Kuyuları

Stok Kodu:
9789758663224
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2002
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789758663224
498585
Ölü Zaman Kuyuları
Ölü Zaman Kuyuları
12.00
Takipler, baskılar, kovalamacaların ardında başka bir dünyaya giden yolların arayışı vardı. Ölü Zaman Kuyuları, berrak bir ışığa açılan koridoru simgeliyordu. Koridorun önünden taşlar çekilip yollar aydınlanınca Şeyh Bedrettin'den, Hallac-ı Mansur'a, Baba Mansur'a, Baba İshak'a açılan kapılar ortaya çıktı. Kendini ibadette sananların çoğu, bir ibadetin esas nedenine ve Tanrının yüzlerinden birisi olan bu dünya bahçesine ilgisizdi. Ortalık harap ve zamanın gidişatı kötüydü. Hatırlamayı bilmeyenin hakikate erişme şansı yoktu. Ölü bir kabuğun yeşilini, kendilerini sarıp sarmalamasını ibadet sananlar kabuklarını kırmadıkça, kendi kendini yeşertmedikçe, dallarını çiçeklendirmedikçe kuru bir kütükten başka bir varoluşu kazanamazdı. İki yol vardı önünde. İki yol da iki ucu keskin kılıçtı. Ya kolay olan yolu seçip, gördüklerini yok sayarak halkı ve halk gerçeğini yaşatan Hak'kı bilincinden silecekti. Böyle yaparsa Bedrettin halkının sesini ve acılı yoksul sıcağını unutacaktı. Ya da zor olanı seçip, Bedrettin halkının direncini yüklenecekti. Sonra o yükle Karaburun'dan Deliorman'a, Serez'e, Diyar-ı Rum Adalarına, Amasya, Tokat, Sivas ve Dersim'e geçip, yükünü çoğalttıkça arınacak, hakikatin sırrını anladıkça hafifleyecekti. Bilmek gerekirdi eli değnekli, bir derviş olup dolaşmak, kök karıştırmak, nemli bir kök saçağı bulmak yeterli miydi? Hıristiyan diyarında hayat ve ilim ne hale gelmişti. Ormanın kuytusunda yaşayıp, fen ve biyoloji ilimlerinde ortaya çıkan değişiklikleri anlamadan, yalnızca inanç ve hakikatin sırrını arayarak Bedrettin ülkesinin halkı yeniden ayağa kaldırılabilir miydi? Varidat'in sayfalarını açtı. Orada duran ilmi hakikati, yeni fikirlerle karşılaştırıp muhasebesini yaptı. Ne diyordu mürşidlerin mürşidi Bedrettin: "Her şahsın hakikati kavraması diğerinden farklıdır. Önemli olan kıvamı hazırlayıp, fikirlerle toprak ve hayat kardeşliğinin önünü açabilmektir." Kırılan bilgiyi yapıştırmakla zamanı tüketenler, hakikat mücadelesinde yenilmişlerdi. Dünün çözülmemiş karmaşası ve aidiyet tartışmasından kaynaklanan setin önünde, batı fikirli öncüler diz çökmüştü. Arkalarındaysa, çatlakları korku ve inkar sızdıran zaman tünelleri kalmıştı.
Takipler, baskılar, kovalamacaların ardında başka bir dünyaya giden yolların arayışı vardı. Ölü Zaman Kuyuları, berrak bir ışığa açılan koridoru simgeliyordu. Koridorun önünden taşlar çekilip yollar aydınlanınca Şeyh Bedrettin'den, Hallac-ı Mansur'a, Baba Mansur'a, Baba İshak'a açılan kapılar ortaya çıktı. Kendini ibadette sananların çoğu, bir ibadetin esas nedenine ve Tanrının yüzlerinden birisi olan bu dünya bahçesine ilgisizdi. Ortalık harap ve zamanın gidişatı kötüydü. Hatırlamayı bilmeyenin hakikate erişme şansı yoktu. Ölü bir kabuğun yeşilini, kendilerini sarıp sarmalamasını ibadet sananlar kabuklarını kırmadıkça, kendi kendini yeşertmedikçe, dallarını çiçeklendirmedikçe kuru bir kütükten başka bir varoluşu kazanamazdı. İki yol vardı önünde. İki yol da iki ucu keskin kılıçtı. Ya kolay olan yolu seçip, gördüklerini yok sayarak halkı ve halk gerçeğini yaşatan Hak'kı bilincinden silecekti. Böyle yaparsa Bedrettin halkının sesini ve acılı yoksul sıcağını unutacaktı. Ya da zor olanı seçip, Bedrettin halkının direncini yüklenecekti. Sonra o yükle Karaburun'dan Deliorman'a, Serez'e, Diyar-ı Rum Adalarına, Amasya, Tokat, Sivas ve Dersim'e geçip, yükünü çoğalttıkça arınacak, hakikatin sırrını anladıkça hafifleyecekti. Bilmek gerekirdi eli değnekli, bir derviş olup dolaşmak, kök karıştırmak, nemli bir kök saçağı bulmak yeterli miydi? Hıristiyan diyarında hayat ve ilim ne hale gelmişti. Ormanın kuytusunda yaşayıp, fen ve biyoloji ilimlerinde ortaya çıkan değişiklikleri anlamadan, yalnızca inanç ve hakikatin sırrını arayarak Bedrettin ülkesinin halkı yeniden ayağa kaldırılabilir miydi? Varidat'in sayfalarını açtı. Orada duran ilmi hakikati, yeni fikirlerle karşılaştırıp muhasebesini yaptı. Ne diyordu mürşidlerin mürşidi Bedrettin: "Her şahsın hakikati kavraması diğerinden farklıdır. Önemli olan kıvamı hazırlayıp, fikirlerle toprak ve hayat kardeşliğinin önünü açabilmektir." Kırılan bilgiyi yapıştırmakla zamanı tüketenler, hakikat mücadelesinde yenilmişlerdi. Dünün çözülmemiş karmaşası ve aidiyet tartışmasından kaynaklanan setin önünde, batı fikirli öncüler diz çökmüştü. Arkalarındaysa, çatlakları korku ve inkar sızdıran zaman tünelleri kalmıştı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat