9789758915224
411445
https://www.kitapvekahve.com/orada-herkes-oluyor
Orada Herkes Ölüyor Komutanların Yazgısı
17.00
"Bu serüvenin en başında karşımda duran iki adam vardı. Birbirine benzemedikleri halde, aynı olabilecek kadar farksız iki adam. İki adam iki yüz demekti, iki ruh, iki komutan...
Tevfik'in naif ruhu, Peter'ın kırılganlığına değdi bir gün ve aynı gün iki göze baktığımı fark ettim. Biri deniz kadar mavi, diğeri gece kadar siyah... Önce fazla konuşmadılar sadece isimleriydi bildiğim ve savaşın ortasında durup da dinledikleriydi öğrendiğim...
Otuzlu yaşlarının sonlarında olan iki askerin ve bir kadının ve bir savaşın ve bir ömrün ve parçalanan hayatların hikâyesiydi. Onlar anlatıyordu ben dinliyordum. Dinledikçe anlattıkları içimde onarımsız yaralar açıyordu. Yaralar açıldıkça canımı yakıyordu. Eğer dinlemekle yetinseydim, uzattıklarında ellerinden tutmasaydım, daha mı az yanardım? Görmeseydim olanı biteni daha mı az ağlardım? Ama tuttum. Ama dinledim. Ama gördüm. Ve ben aklımın dip köşelerinde çıktığım kırmızı yolculuktan hasarlı döndüm. Yaralandım, yoruldum. Savaşı görmüş olmanın yarasını aldım. Onca ölümün, çaresizliğin, yokluğun, yok oluşun, sessizliğin, bekleyişin, çığlıkların, açlığın, hastalığın, bombaların, mermilerin, süngülerin, şarapnellerin, parçalanmış insanların, insan eti kıyımının ortasındaydım...
Ölümün hüküm sürdüğü diyardan taşınması çok zor anılar edinerek dönmüş durumdayım.
Haliyle hiçbir şey eskisi gibi değil artık...
Haliyle hiçbir şey eskisi gibi olamaz artık...
"Bu serüvenin en başında karşımda duran iki adam vardı. Birbirine benzemedikleri halde, aynı olabilecek kadar farksız iki adam. İki adam iki yüz demekti, iki ruh, iki komutan...
Tevfik'in naif ruhu, Peter'ın kırılganlığına değdi bir gün ve aynı gün iki göze baktığımı fark ettim. Biri deniz kadar mavi, diğeri gece kadar siyah... Önce fazla konuşmadılar sadece isimleriydi bildiğim ve savaşın ortasında durup da dinledikleriydi öğrendiğim...
Otuzlu yaşlarının sonlarında olan iki askerin ve bir kadının ve bir savaşın ve bir ömrün ve parçalanan hayatların hikâyesiydi. Onlar anlatıyordu ben dinliyordum. Dinledikçe anlattıkları içimde onarımsız yaralar açıyordu. Yaralar açıldıkça canımı yakıyordu. Eğer dinlemekle yetinseydim, uzattıklarında ellerinden tutmasaydım, daha mı az yanardım? Görmeseydim olanı biteni daha mı az ağlardım? Ama tuttum. Ama dinledim. Ama gördüm. Ve ben aklımın dip köşelerinde çıktığım kırmızı yolculuktan hasarlı döndüm. Yaralandım, yoruldum. Savaşı görmüş olmanın yarasını aldım. Onca ölümün, çaresizliğin, yokluğun, yok oluşun, sessizliğin, bekleyişin, çığlıkların, açlığın, hastalığın, bombaların, mermilerin, süngülerin, şarapnellerin, parçalanmış insanların, insan eti kıyımının ortasındaydım...
Ölümün hüküm sürdüğü diyardan taşınması çok zor anılar edinerek dönmüş durumdayım.
Haliyle hiçbir şey eskisi gibi değil artık...
Haliyle hiçbir şey eskisi gibi olamaz artık...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.