Osmanlı-Türk Romanında Kürt İmgesi

Stok Kodu:
9786051031019
Boyut:
15.00x23.00
Sayfa Sayısı:
698
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011-01
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786051031019
454672
Osmanlı-Türk Romanında Kürt İmgesi
Osmanlı-Türk Romanında Kürt İmgesi
5.00
Daha önce yayınlanmış Edebiyatta Ölüm ve İntihar, Kürtlerde Ölüm ve İntihar, Berdel ve Türk Sinemasında Kürtler gibi kitaplarıyla bilinen Müslüm Yücel, bu hacimli kitabında devasa bir kazı çalışmasına imza atıyor, Kürt imgesinin Osmanlı-Türk romanlarına nasıl yansıdığı konusuyla ilgili olarak kapsamlı bir okumaya girişiyor. Yücel'in 1000'li yılların başlarına uzanan yolculuğu, Doğu edebiyatında Kürtlerden ilk defa bahseden Nizami'yle başlıyor. Tanzimat dönemindeki kültürel ortamda Şemsettin Sami, Ahmet Mithat Efendi ve Namık Kemal'in eserlerinde 'vatanın ve ümmetin' bir parçası olan Kürtler, Servet-i Fünun edebiyatınında bunalım konusu oluyorlar; Kürtlerin yaşadıkları bölgeler 'mecburi hizmet' yerleri, Kürtlerse kah 'küçük hammal', kah 'ağa' oluyorlar. Kırılmas noktası Mehmet Rauf'un Halas romanlarıyla gerçekleşiyor. Ziya Gökalp'in öncülüğündeki Milli Edebiyat'ta 'milliyet ve kavmiyet' ağırlık kazanıyor. Türk'e 'uygar' ve 'erkek' rolü verilirken, Kürt 'vahşi' derekesine indirilip 'dişi'yi sembolize ediyor. Avrupa, Türkleri nasıl görüyorsa, Türkler de 'hor görecekleri' bir millet buluyorlar. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonraki dönemde Kürtlerin konumu ne ise, aynı denklemin edebiyatta kurulduğunu gözlemliyoruz. Halide kenarlarında duran Yakup Kadri, Mithat Cemal Kuntay ve Nihal Atsız gibi isimler 'Kür'ün yok sayılmasında neredeyse baş rolü oynuyorlar. Nazım Hikmet, Sait Faik, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal'le esen rüzgarda 'Kürd' ad, insan ve varlık olarak roman sayfalarında yeniden beliriyor; tabii bu noktada, yazarın özel olarak dert edindiği Kemal Tahir'in, Cumhuriyet'e dahi 'rahmet okutan' dışlayıcı, horgörücü tutumun özellikle altını çizmeyi ihmal etmemek gerekiyor. 1970'li yıllarda Sevgi Soysal ve Ferit Edgü'nün kalemleri 'Kürt'ün varlığına daha bir insani/siyasal yaklaşım sergilerken, 1980 sonrası iklimde Orhan Pamuk, Mehmet Eroğlu, Oya Baydar, Ahmet Altan, Ayşe Kulin ve Murat Uyurkulak gibi yazarların sergilediği yelpaze çok renkli bir Kürt manzarası sunuyor. Birbirinin elyazısı ve yıkıntısı olan bu iki halk, 2000'li yıllarda boz bulanık akıyorlar...
Daha önce yayınlanmış Edebiyatta Ölüm ve İntihar, Kürtlerde Ölüm ve İntihar, Berdel ve Türk Sinemasında Kürtler gibi kitaplarıyla bilinen Müslüm Yücel, bu hacimli kitabında devasa bir kazı çalışmasına imza atıyor, Kürt imgesinin Osmanlı-Türk romanlarına nasıl yansıdığı konusuyla ilgili olarak kapsamlı bir okumaya girişiyor. Yücel'in 1000'li yılların başlarına uzanan yolculuğu, Doğu edebiyatında Kürtlerden ilk defa bahseden Nizami'yle başlıyor. Tanzimat dönemindeki kültürel ortamda Şemsettin Sami, Ahmet Mithat Efendi ve Namık Kemal'in eserlerinde 'vatanın ve ümmetin' bir parçası olan Kürtler, Servet-i Fünun edebiyatınında bunalım konusu oluyorlar; Kürtlerin yaşadıkları bölgeler 'mecburi hizmet' yerleri, Kürtlerse kah 'küçük hammal', kah 'ağa' oluyorlar. Kırılmas noktası Mehmet Rauf'un Halas romanlarıyla gerçekleşiyor. Ziya Gökalp'in öncülüğündeki Milli Edebiyat'ta 'milliyet ve kavmiyet' ağırlık kazanıyor. Türk'e 'uygar' ve 'erkek' rolü verilirken, Kürt 'vahşi' derekesine indirilip 'dişi'yi sembolize ediyor. Avrupa, Türkleri nasıl görüyorsa, Türkler de 'hor görecekleri' bir millet buluyorlar. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonraki dönemde Kürtlerin konumu ne ise, aynı denklemin edebiyatta kurulduğunu gözlemliyoruz. Halide kenarlarında duran Yakup Kadri, Mithat Cemal Kuntay ve Nihal Atsız gibi isimler 'Kür'ün yok sayılmasında neredeyse baş rolü oynuyorlar. Nazım Hikmet, Sait Faik, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal'le esen rüzgarda 'Kürd' ad, insan ve varlık olarak roman sayfalarında yeniden beliriyor; tabii bu noktada, yazarın özel olarak dert edindiği Kemal Tahir'in, Cumhuriyet'e dahi 'rahmet okutan' dışlayıcı, horgörücü tutumun özellikle altını çizmeyi ihmal etmemek gerekiyor. 1970'li yıllarda Sevgi Soysal ve Ferit Edgü'nün kalemleri 'Kürt'ün varlığına daha bir insani/siyasal yaklaşım sergilerken, 1980 sonrası iklimde Orhan Pamuk, Mehmet Eroğlu, Oya Baydar, Ahmet Altan, Ayşe Kulin ve Murat Uyurkulak gibi yazarların sergilediği yelpaze çok renkli bir Kürt manzarası sunuyor. Birbirinin elyazısı ve yıkıntısı olan bu iki halk, 2000'li yıllarda boz bulanık akıyorlar...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat