Son Ermeni

Stok Kodu:
9789757265665
Boyut:
13.00x20.00
Sayfa Sayısı:
198
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2006-05
Çeviren:
Ece Eroğlu
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Voyages
Kategori:
9789757265665
489414
Son Ermeni
Son Ermeni
199.90

"Babam, senin baban ve annem arasındaki o eski üçgeni ne zaman açmaya kalksam utanıyorsun. Zippo çakmağınla oynamaya başlayıp, bırakalım geçmiş geçmişte kalsın gibi anlamsız klişeler geveliyorsun. Ama yine de onların dilini okuyup yazabiliyor, müzikleriyle dans ediyor, kızlarından biriyle evlenip çocuklarını Ermeni kilisesine gönderiyorsun. Benim olabileceğimden çok daha fazla Ermenisin. Ama aynı zamanda o kadar Amerikalısın ki, o Hollywood filmleri ve kandırıcı müziklerle dolu beyninde eski dostun Frank Sinatra bile senden daha Amerikalı olamaz. Bir şekilde, her ikisini de başarmışsın."

Petrus Tomasyan, ailenin en küçük çocuğu olarak, Bağdat'tan Konstantinopol'e uzanan antik kenvan yolu üzerinde surlarla çevrili bir şehir olan Diyarbakır'da, Dicle kıyısına, 1893'te doğdu. (...) Türklerin, Ermenilerin ve Süryanilerin labirentimsi sarmaşasında, bir çocuğun düz damların birinden diğerine atlayarak evden eve geçebileceği, masumca herkesin mahremiyetine girebileceği iç içe geçmiş evler gibi sözcükler... taa ki, çok genç yaşta, odar, yani yabancı sözcüğünü öğrenene kadar...

"Oğlum, dedi babam, Amerika bizim uyanmak için mücadele ettiğimiz bir kâbustur. Peki ben bu arada ne yapayım baba? Dolaş ve ara, dedi, dolaş ve ara. Bu yanıt pek hoşuma gitmemişti ama bu konuda suçu kendimden başkasına atamazdım. Türkiye'ye gitmeyi düşündüm, ama çok uzak ve pahalıydı. Ayrıca artık köklerimi aramıyordum; kemikler çok derine gömülmüştür ve sonunda farkına varmıştım ki, bana bir fayda sağlamayacaklardı."

Diyarbakırlı bir baba ve Adanalı bir annenin çocuğu olan Peter Najarian, Son Ermeni ‘de kimliğinin ve kaybettiği babasının izlerini ararken Anadolu göçmeni ailesinin geçmişiyle hesaplaşan, içindeki huzursuzluğun ve doğduğu yer olan Amerika’ya karşı hissettiği yabancılığın nedenlerini bulmaya çalışan bir Ermeni gencinin isyanını dile getiriyor. Yazar romanda, aile, aidiyet, kimlik kavramları üzerine sorular sorarken, bir yandan da, yoğun ve ince bir dille işlediği karakterler ve diyaloglar aracılığıyla bir halkın geçmişinin sonraki kuşakların yaşamı üzerindeki etkisini büyüteç altına aldı. Romanın baş karakteri Aram aile geçmişini sürekli olarak sorgular geçmiş bir şekilde onun da içinde yaşamaktadır. Ancak o, çeşitli tereddütler, bunalımlar, sıkıntılar yaşayıp kendi kimliğini oluşturma yolunda yalpalasa da, geçmişi sürekli olarak yeniden yaşamanın hayatını giderek zorlaştıran etkisinin farkına varır ve ailesinin yazgısının kendi hayatıyla birlikte değişebileceğine dair bir umuda sımsıkı sarılır.

"Babam, senin baban ve annem arasındaki o eski üçgeni ne zaman açmaya kalksam utanıyorsun. Zippo çakmağınla oynamaya başlayıp, bırakalım geçmiş geçmişte kalsın gibi anlamsız klişeler geveliyorsun. Ama yine de onların dilini okuyup yazabiliyor, müzikleriyle dans ediyor, kızlarından biriyle evlenip çocuklarını Ermeni kilisesine gönderiyorsun. Benim olabileceğimden çok daha fazla Ermenisin. Ama aynı zamanda o kadar Amerikalısın ki, o Hollywood filmleri ve kandırıcı müziklerle dolu beyninde eski dostun Frank Sinatra bile senden daha Amerikalı olamaz. Bir şekilde, her ikisini de başarmışsın."

Petrus Tomasyan, ailenin en küçük çocuğu olarak, Bağdat'tan Konstantinopol'e uzanan antik kenvan yolu üzerinde surlarla çevrili bir şehir olan Diyarbakır'da, Dicle kıyısına, 1893'te doğdu. (...) Türklerin, Ermenilerin ve Süryanilerin labirentimsi sarmaşasında, bir çocuğun düz damların birinden diğerine atlayarak evden eve geçebileceği, masumca herkesin mahremiyetine girebileceği iç içe geçmiş evler gibi sözcükler... taa ki, çok genç yaşta, odar, yani yabancı sözcüğünü öğrenene kadar...

"Oğlum, dedi babam, Amerika bizim uyanmak için mücadele ettiğimiz bir kâbustur. Peki ben bu arada ne yapayım baba? Dolaş ve ara, dedi, dolaş ve ara. Bu yanıt pek hoşuma gitmemişti ama bu konuda suçu kendimden başkasına atamazdım. Türkiye'ye gitmeyi düşündüm, ama çok uzak ve pahalıydı. Ayrıca artık köklerimi aramıyordum; kemikler çok derine gömülmüştür ve sonunda farkına varmıştım ki, bana bir fayda sağlamayacaklardı."

Diyarbakırlı bir baba ve Adanalı bir annenin çocuğu olan Peter Najarian, Son Ermeni ‘de kimliğinin ve kaybettiği babasının izlerini ararken Anadolu göçmeni ailesinin geçmişiyle hesaplaşan, içindeki huzursuzluğun ve doğduğu yer olan Amerika’ya karşı hissettiği yabancılığın nedenlerini bulmaya çalışan bir Ermeni gencinin isyanını dile getiriyor. Yazar romanda, aile, aidiyet, kimlik kavramları üzerine sorular sorarken, bir yandan da, yoğun ve ince bir dille işlediği karakterler ve diyaloglar aracılığıyla bir halkın geçmişinin sonraki kuşakların yaşamı üzerindeki etkisini büyüteç altına aldı. Romanın baş karakteri Aram aile geçmişini sürekli olarak sorgular geçmiş bir şekilde onun da içinde yaşamaktadır. Ancak o, çeşitli tereddütler, bunalımlar, sıkıntılar yaşayıp kendi kimliğini oluşturma yolunda yalpalasa da, geçmişi sürekli olarak yeniden yaşamanın hayatını giderek zorlaştıran etkisinin farkına varır ve ailesinin yazgısının kendi hayatıyla birlikte değişebileceğine dair bir umuda sımsıkı sarılır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat