“Bu benim kitabım ve ben onu kendi elimle yazıyorum.”
Mary, hikâyesini anlatmak gibi zor bir işe kalkıştığında yıllardan 1831'di ve on beş yaşındaydı. Sivri dili, pasaklı halleri ve süt rengi saçlarıyla bu genç kız, üç kız kardeşiyle birlikte babasının çifliğinde çalışarak, yaşamını oldukça ağır şartlar altında devam ettiriyordu; ta ki bir yaz, kasabanın papazının hasta karısına bakmak için papazın evine gönderilene kadar. İşte orada, olup biten ve başından geçen her şeyi; tüm gerçekliğiyle yazma gereği duydu Mary.
Unutulmaz sesiyle Thomas Hardy'nin Tess romanını ve Margaret Atwood'un Nam-ı Diğer Grace'ini andıran Süt Rengi, eğitimsiz ve güçsüz bir genç kızın, yazgısını ve yazısını kendi kendine yazışını anlatıyor.
“Bu benim kitabım ve ben onu kendi elimle yazıyorum.”
Mary, hikâyesini anlatmak gibi zor bir işe kalkıştığında yıllardan 1831'di ve on beş yaşındaydı. Sivri dili, pasaklı halleri ve süt rengi saçlarıyla bu genç kız, üç kız kardeşiyle birlikte babasının çifliğinde çalışarak, yaşamını oldukça ağır şartlar altında devam ettiriyordu; ta ki bir yaz, kasabanın papazının hasta karısına bakmak için papazın evine gönderilene kadar. İşte orada, olup biten ve başından geçen her şeyi; tüm gerçekliğiyle yazma gereği duydu Mary.
Unutulmaz sesiyle Thomas Hardy'nin Tess romanını ve Margaret Atwood'un Nam-ı Diğer Grace'ini andıran Süt Rengi, eğitimsiz ve güçsüz bir genç kızın, yazgısını ve yazısını kendi kendine yazışını anlatıyor.