Türk-Hun Tarihi

Stok Kodu:
9789752676503K
Boyut:
13.50x23.00
Sayfa Sayısı:
432
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789752676503K
570279
Türk-Hun Tarihi
Türk-Hun Tarihi
19.90

Türk-Hun tarihine başlamadan evvel bu konunun bazı özel durumları hakkında kısaca durmak istiyoruz.

Bilindiği gibi tarihimizin eski devirlerine dair henüz Türkçe yazılı belgeler bulunmadığından dolayı, bunu ancak geçmişte Türklerle irtibatı olan yabancı kavimlerin bize sunduğu kaynaklar dâhilinde incelemek zorundayız. Bununla birlikte Türk tarihinin en eski yazılı Türkçe vesikaları Kök Türk Kitabeleridir. Burada da herkesin malûmu olduğu üzere, önce evrenin ve dünyanın, arkasından insan oğlunun yaratılması, sonra bütün cihanın hâkimi olarak Türk atalarımızın Tanrı tarafından dünyayı yönetsin diye atanmaları anlatılır. Bu yüzden Orkun Yazıtları veya Kök Türk Kitabeleri diye de söylenen bu muhteşem abideler de Türk-Hun tarihini değil, daha çok Kök Türk çağında olup bitenleri görürüz. İşte bundan dolayı tarihçiler, Asya'daki Türk-Hunların geçmişini yazmada tek bir millete ait vesikalarda aktarılan ve gözlemlenen olaylardan yola çıkmak mecburiyetindedir ki, bu da Çin yıllıklarıdır.

Tarihin en eski iki milletinden birisi olan Türklerin, bir vakitler Asya'da birlikte yaşadıkları Çin kavmi kendi tarihlerinden söz etmeye başlar-başlamaz Türkler hakkında da bilgi verir. Hatta Çin'in ilk efsanevi sülalesi Hsiaların büyük bir ihtimalle Türk olmaları çok yüksektir. Çünkü sonraları kaleme alınan birtakım bilgilere baktığımız da,Çinlilerden daha fazla Türk hanedanlarının bu sülaleye sahip çıktıklarını görürüz. Aslında bu konu tarihçiler tarafından gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur.

Bütün bunların yanısıra, Türk-Hun tarihi için Çinve Latin- Bizans kaynaklarının zor bir tarafı, Türkçe ile bu dillerin farklı bir aileden olması hasebiyle şahıs ve sülale isimlerin okunuşunda zaman zaman tereddüte düşülmesi ve onların Türkçe karşılığının ne olduğunun da bilinemeyişidir. Bu milletler Türkçe adları kendi ses ahengine göre kaydettiklerinden, yüzlerce yıl sonra ortaya anlamsız kelimeler çıkmıştır. Hâl böyle olunca, tarihçilerin bir kısmı bu isimleri tahmin yoluyla tespite kalkışmışlar ve bazan da adın gerçek şeklini tamamen değiştirmişlerdir. Belki gelişi-güzel bir yol izlendiğinden dolayı bir karmaşa yaşanmaktadır. Hakikatte biz de, bugün sadece Çinceleri söylenen birtakım adların Türkçe karşılıklarını belirlemeye çalıştık. Ama, daha sonraki belgeler ve tarihteki diğer Türk büyüklerinin isimleri de göz önünde bulundurularak, Türkçenin özellikleri ve Türk tarihin muhtevasına bakarak bir sistem takip ettik.

Türk-Hun tarihinin yazımına geçmeden önce, döneme ait bütün Çince vesikaların Türkçe ve yabancı dillerdeki çevirileri toplanmış ve eserin ortaya çıkmasında bunlar esas alınmıştır. Ayrıca Hun tarihine ait pek çok araştırma ve inceleme de bu çalışmada yer bulmuştur. Meseleler elbette,Türk milli tarihi çerçevesinde bir bütün olarak değerlendirilmişse de, farklı görüşlere de itibar edilmiştir.

Gerçekte dünya da ve Türkiye'de Orta Asya Türk Tarihi, J.M. De Guignes ile başlar. Onun yazdığı kitap neticesinde Türk tarihçilerinin önü açılmıştır. De Guignes'nin çevirilerinde birtakım eksiklikler olmakla birlikte, kim ne derse desin, bugüne kadar ortaya konanlar ondan çok farklı şeyler değildir. Bazı ilim adamları, zaman zaman yazılarında De Guignes'yi eleştirseler de pek fazla ileriye gidememişlerdir. Zaten kaynaklara sonradan bir şey eklemenin de imkânı yoktur. Değerlendirmelerin hepsi bunların etrafında şekilleneceğine göre, ancak yorum ve çıkarımlar farklı olabilir. Biz de, metinleri tabi ki olduğu gibi aktarmayacağız. Çünkü izahı gereken bir sürü husus vardır. Bunu yapmak ise, Türk tarihini ve kültürünü çok iyi bilmeye bağlıdır. Muhtemelen bazı meselelerin açıklanmasında bir kısım tarihçinin hataya düşmesinin en büyük nedenlerinden birisi, Türk tarihini ve kültürünü yeterince anlayamadıkları yüzündendir. Sadece bir dönemi veya belgenin dilini bilmek insanları Türk tarihçisi yapmaz. Türk kültürü ve tarihi konusunda bir şeyler söyleyebilmek için çok derin birikim gerekir. Hatta bu da yetmez. Türk tarihçisinin, Türk insanını iyi tanıması şarttır. Bu halk ne yer,ne içer, nasıl yaşar, nasıl düşünür, olaylar karşısındaki tepkileri nedir, bu bilinmeden bazı problemler çözülemez. Bu yüzden, zaman zaman büyük yanlışlıkların ortaya çıkmasına mahal verilmektedir.

Türk-Hun tarihine başlamadan evvel bu konunun bazı özel durumları hakkında kısaca durmak istiyoruz.

Bilindiği gibi tarihimizin eski devirlerine dair henüz Türkçe yazılı belgeler bulunmadığından dolayı, bunu ancak geçmişte Türklerle irtibatı olan yabancı kavimlerin bize sunduğu kaynaklar dâhilinde incelemek zorundayız. Bununla birlikte Türk tarihinin en eski yazılı Türkçe vesikaları Kök Türk Kitabeleridir. Burada da herkesin malûmu olduğu üzere, önce evrenin ve dünyanın, arkasından insan oğlunun yaratılması, sonra bütün cihanın hâkimi olarak Türk atalarımızın Tanrı tarafından dünyayı yönetsin diye atanmaları anlatılır. Bu yüzden Orkun Yazıtları veya Kök Türk Kitabeleri diye de söylenen bu muhteşem abideler de Türk-Hun tarihini değil, daha çok Kök Türk çağında olup bitenleri görürüz. İşte bundan dolayı tarihçiler, Asya'daki Türk-Hunların geçmişini yazmada tek bir millete ait vesikalarda aktarılan ve gözlemlenen olaylardan yola çıkmak mecburiyetindedir ki, bu da Çin yıllıklarıdır.

Tarihin en eski iki milletinden birisi olan Türklerin, bir vakitler Asya'da birlikte yaşadıkları Çin kavmi kendi tarihlerinden söz etmeye başlar-başlamaz Türkler hakkında da bilgi verir. Hatta Çin'in ilk efsanevi sülalesi Hsiaların büyük bir ihtimalle Türk olmaları çok yüksektir. Çünkü sonraları kaleme alınan birtakım bilgilere baktığımız da,Çinlilerden daha fazla Türk hanedanlarının bu sülaleye sahip çıktıklarını görürüz. Aslında bu konu tarihçiler tarafından gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur.

Bütün bunların yanısıra, Türk-Hun tarihi için Çinve Latin- Bizans kaynaklarının zor bir tarafı, Türkçe ile bu dillerin farklı bir aileden olması hasebiyle şahıs ve sülale isimlerin okunuşunda zaman zaman tereddüte düşülmesi ve onların Türkçe karşılığının ne olduğunun da bilinemeyişidir. Bu milletler Türkçe adları kendi ses ahengine göre kaydettiklerinden, yüzlerce yıl sonra ortaya anlamsız kelimeler çıkmıştır. Hâl böyle olunca, tarihçilerin bir kısmı bu isimleri tahmin yoluyla tespite kalkışmışlar ve bazan da adın gerçek şeklini tamamen değiştirmişlerdir. Belki gelişi-güzel bir yol izlendiğinden dolayı bir karmaşa yaşanmaktadır. Hakikatte biz de, bugün sadece Çinceleri söylenen birtakım adların Türkçe karşılıklarını belirlemeye çalıştık. Ama, daha sonraki belgeler ve tarihteki diğer Türk büyüklerinin isimleri de göz önünde bulundurularak, Türkçenin özellikleri ve Türk tarihin muhtevasına bakarak bir sistem takip ettik.

Türk-Hun tarihinin yazımına geçmeden önce, döneme ait bütün Çince vesikaların Türkçe ve yabancı dillerdeki çevirileri toplanmış ve eserin ortaya çıkmasında bunlar esas alınmıştır. Ayrıca Hun tarihine ait pek çok araştırma ve inceleme de bu çalışmada yer bulmuştur. Meseleler elbette,Türk milli tarihi çerçevesinde bir bütün olarak değerlendirilmişse de, farklı görüşlere de itibar edilmiştir.

Gerçekte dünya da ve Türkiye'de Orta Asya Türk Tarihi, J.M. De Guignes ile başlar. Onun yazdığı kitap neticesinde Türk tarihçilerinin önü açılmıştır. De Guignes'nin çevirilerinde birtakım eksiklikler olmakla birlikte, kim ne derse desin, bugüne kadar ortaya konanlar ondan çok farklı şeyler değildir. Bazı ilim adamları, zaman zaman yazılarında De Guignes'yi eleştirseler de pek fazla ileriye gidememişlerdir. Zaten kaynaklara sonradan bir şey eklemenin de imkânı yoktur. Değerlendirmelerin hepsi bunların etrafında şekilleneceğine göre, ancak yorum ve çıkarımlar farklı olabilir. Biz de, metinleri tabi ki olduğu gibi aktarmayacağız. Çünkü izahı gereken bir sürü husus vardır. Bunu yapmak ise, Türk tarihini ve kültürünü çok iyi bilmeye bağlıdır. Muhtemelen bazı meselelerin açıklanmasında bir kısım tarihçinin hataya düşmesinin en büyük nedenlerinden birisi, Türk tarihini ve kültürünü yeterince anlayamadıkları yüzündendir. Sadece bir dönemi veya belgenin dilini bilmek insanları Türk tarihçisi yapmaz. Türk kültürü ve tarihi konusunda bir şeyler söyleyebilmek için çok derin birikim gerekir. Hatta bu da yetmez. Türk tarihçisinin, Türk insanını iyi tanıması şarttır. Bu halk ne yer,ne içer, nasıl yaşar, nasıl düşünür, olaylar karşısındaki tepkileri nedir, bu bilinmeden bazı problemler çözülemez. Bu yüzden, zaman zaman büyük yanlışlıkların ortaya çıkmasına mahal verilmektedir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat