Osmanlı Hükümet Konakları Tanzimat Döneminde Kent Mekanında Devletin Erki ve Temsili

Stok Kodu:
9789753333412
Boyut:
16.00x24.00
Sayfa Sayısı:
342
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9789753333412
600525
Osmanlı Hükümet Konakları
Osmanlı Hükümet Konakları Tanzimat Döneminde Kent Mekanında Devletin Erki ve Temsili
45.00

Tanzimat'ın kent mekânına taşıdığı yeni bina tiplerinden olan hükümet konakları, önceki dönemde “paşa kapısı”, “vali sarayı” ya da “vali konağı” gibi adlarla bilinen yapılardan tamamen farklıdır. 1860'lı yıllardan itibaren, tüm Osmanlı eyaletlerinde, hatta küçük idari merkezlerde dahi, boy gösteren bu yapılar, devletin “inşa edilmiş bir gerçekliğe” kavuşması, soyut ve müphem bir olgu olmaktan çıkarak cisimleşmesi demektir. Böylece şahsileşmiş yerel iktidar olgusu ortadan kalkmaya, himaye ve intisab sisteminden profesyonelliğe ve bürokratlığa geçiş başlamıştır. Tanzimat reformlarının uzantısı olarak devletin üstlendiği yeni işlevlerin gerektirdiği bu yapılar, aynı zamanda sembolik güç merkezleri olarak da görülmelidir. Bu dönemden itibaren, Osmanlı padişahları, saltanatlarının meşruiyetleri adına yaptırdıkları anıtsal camilerde değil, tümüyle sivil karakterli resmi hizmet binalarında temsil edilmişlerdir. Padişah tuğrası, devlet arması ya da sancak gibi siyasi iktidarın sembolik göstergeleri artık gündelik işler için gidilen devlet yapılarında sergilenmekte, böylece kamusal alanda her yerde ve her zaman “hazır” bir devlet imgesi oluşmaktadır. Çoğunlukla hemen etrafına yerleşen kışla, idadi, rüştiye, adliye binası, jandarma dairesi, belediye, postane, hatta hapishane gibi resmi binalarla beraber yeni bir “kamu sitesi” oluşmuş, daha önemlisi “hükümet meydanı” adıyla anılan bu alan, Osmanlı kent yaşamında artık çok daha sık görülen, resmi kutlamalara, açılış törenlerine, nutuklara, hatta kitle gösterilerine mekân olmuştur.

Tanzimat'ın kent mekânına taşıdığı yeni bina tiplerinden olan hükümet konakları, önceki dönemde “paşa kapısı”, “vali sarayı” ya da “vali konağı” gibi adlarla bilinen yapılardan tamamen farklıdır. 1860'lı yıllardan itibaren, tüm Osmanlı eyaletlerinde, hatta küçük idari merkezlerde dahi, boy gösteren bu yapılar, devletin “inşa edilmiş bir gerçekliğe” kavuşması, soyut ve müphem bir olgu olmaktan çıkarak cisimleşmesi demektir. Böylece şahsileşmiş yerel iktidar olgusu ortadan kalkmaya, himaye ve intisab sisteminden profesyonelliğe ve bürokratlığa geçiş başlamıştır. Tanzimat reformlarının uzantısı olarak devletin üstlendiği yeni işlevlerin gerektirdiği bu yapılar, aynı zamanda sembolik güç merkezleri olarak da görülmelidir. Bu dönemden itibaren, Osmanlı padişahları, saltanatlarının meşruiyetleri adına yaptırdıkları anıtsal camilerde değil, tümüyle sivil karakterli resmi hizmet binalarında temsil edilmişlerdir. Padişah tuğrası, devlet arması ya da sancak gibi siyasi iktidarın sembolik göstergeleri artık gündelik işler için gidilen devlet yapılarında sergilenmekte, böylece kamusal alanda her yerde ve her zaman “hazır” bir devlet imgesi oluşmaktadır. Çoğunlukla hemen etrafına yerleşen kışla, idadi, rüştiye, adliye binası, jandarma dairesi, belediye, postane, hatta hapishane gibi resmi binalarla beraber yeni bir “kamu sitesi” oluşmuş, daha önemlisi “hükümet meydanı” adıyla anılan bu alan, Osmanlı kent yaşamında artık çok daha sık görülen, resmi kutlamalara, açılış törenlerine, nutuklara, hatta kitle gösterilerine mekân olmuştur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat